Kanat Atkaya, geçtiğimiz haftalarda yayımlanan bir yazısında, kültür mekânı olarak ülkemizin iki yüz yıllık modernleşme tarihinde değil farklı bir örneğini, hâlâ bir benzerini bile üretmeyi başaramadığı Beyoğlu’nda kitapçılığın nasıl bir baskı altında olduğuna değinirken, yeni bir kitabevinin, Pandora’nın İngilizce şubesinin de açılışını müjdeliyordu.

“Tüm kayıpların arasında erişilebilir, yakın ve sağlam tek şey kaldı: Dil. Evet, dil, her şeye rağmen kaybolmadan kaldı. Ancak o da kendi yanıtsızlığının, dehşet verici sessizliğin, ölümcül sözlerin bin karanlığı içinden süzülmek zorunda kaldı. Süzüldü ve olan biten hakkında hiçbir söz sunmadı bana; ama bu oluşun içinden süzüldü ve tüm bunlarla yüklenmiş olarak tekrar günışığına çıkabildi.”

Polisiye edebiyatın en önemli ödüllerinden sayılan, Polisiye Yazarlar Birliği Cartier Elmas Hançer Ödülü’nü bu yıl, Kinsey Millhone Dizisi ile, son zamanlarda televizyon için yazdığı senaryolarla da adını duyuran Amerikalı yazar Sue Grafton kazandı. Grafton'un A for Alibi ile başlayıp, Nisan’da İngiltere’de Macmillan tarafından piyasaya sürülecek T for Trespass’la devam eden dizisi, 28 ülkede ve bu arada Türkiye'de de yayımlanıyor.

Sinema yayımcılığında büyük bir boşluğu dolduran Blain Brown’ın Sinematografi kitabı, geçtiğimiz günlerde ikinci baskısını yaptı. Kitap, görüntü kayıt zanaatının yalnızca teknik yönlerini sıralamakla kalmıyor; aynı zamanda setteki uygulamalar konusunda ayrıntılı bilgi sunuyor. Sinematografi, profesyoneller kadar, kamerayı gündelik kayıtlarında kullanmak isteyebilecek kimseler için de pratik bir kılavuz özelliği taşıyor.